başlığın amına koyayımmı diyim. ne diyim şimdi allahınızı severseniz


yaşamak ne kadarda saçma.yazı yazmak saçma.saçma demek saçma dememek saçma.düşünmek saçma düşünmemek saçma.zamanın kıymetini şimdi anlıyorum.akıp gitmeseydi öldürmeseydi beni hep bu soruları sorup durcaktım.oysa şimdi sorsamda sormasamda sonunda bitcek.zamanın kıymetini bilmekte saçma.

bir döngüdür herşeye saçma olarak bakmak.bir an geliyor ve bir anda herşeyin saçma olduğunu düşünmeye başlıyorum.müzik dinlemek saçmak ders çalışmak saçma sevgiliyle zaman geçirmek saçma film izlemek saçma halı saha maçı saçma yüzmek saçma herşey saçma.herşeye saçma olarak bakmak saçma.
bu yazıyı biri okusa vah zavallım depresyonda bu çocuk der.ama o da saçma.kim takar depresyonu sen değilsinde ne oldu ölcen olum ölcen bende ölcem depresyon dediğin nedirki ölünce biter ozaman o da saçma.
hacı ölüp gitceksen ozaman salla bunları git fındık üstünde fındık kır demekde saçma.
ooo sen uçmuşsun seni kimse kurtaramaz demekte saçma...
"babuş ona saçma buna saçma diyorsunda ozaman sen saçma olmayan bişi de" demekte saçma...
senlemi uğraşcam siktirgit ne halin varsa gör demekde saçma.yok yok bu saçma değil.ama bunu demeyin.yani ayıp bence denmemeli.denirmi be böyle şeyler.
saat 3 olmuş yarın sabah sınav var ben bu saçma yazıyı yazıyorum...neyse allahtan beynim küçükte herşeye saçma olarak baktığımı unutuyorum bir zaman öyle oyalanıyorum falan.
saçma ulannnnnnnnnn saçma işte ama ne yapsam saçma ne yapmasam saçma.çocuğum olsun ismini saçma koycam.saçmaaaaaaa gel oğlum.gelsene lan öküz ne bakıyorsun gel gel gel cartele gel.o deilde sınav gircek işte kaçarı yok.böyle saçma saçma dedimde birgün kafayı yersem artık işin içinden çıkalamıyacak kadar boktan bir duruma düşersem gidip banka soymaya çalışcam.kaybetcek neyim var diyerekten planlı bir şekilde hayatımın en büyük adrenalini yaşayacağım.yıllar boyunca banka soysam nasıl soyardım diyip okadar düşündüm cok iyi bir planım var.ama 3 adama ihtiyacım var biri kısa boylu olmalı.öyle birileri falan varsa aranızdan bana katılabilir.ama bankayı soyduktan sonra bütün paraları yine kendım alcam onuniçinde bir plan yaptım=) o kadar film izledik hangi filmde banka soyulduktan sonra paralar kardeş payı olarak bölüştürüldü allahınızı severseniz...allahınızı severseniz ne güzel bir şey öyle durmadan kullanasım geldi.aman neyse çalışcam ben ya bırakıyorum bu yazıyı burda mallık yapmıyım durduk yere hadi bakalım siktirolup gidiyorum ben allahınızı severseniz.

hürriyet gazetesi

şu hürriyet gazetesinden nefret ediyorum.öyle sıradan bir nefretde değil.o haberleri yazan insanları işkence ederek öldürmek istiyorum.çünkü eğer birine işkence etmek gerekirse bunlar işte o insanlar.bir defa bunlar gazeteci değilmi.içinde yazı yazmak olan her meslekte benim aradığım bir kaç şey var.beni bilgilendircek farklı bir bakış açısını göstercek yada kültürel olarak daha donanımlı olmamı sağlayacak şeylerin yazılı olması gerekir.ama bu gazete tamamen işi paraya dönüştürmüş.ne yazdıkları önemli değil ne yazarlarsa daha cok tıklanırlar diye yazı yazıyorlar.ve eğer sorsanda toplumun istediği haberler bunlardır derler işin içinden çıkarlar.bir defa ben bu toplumun bir bireyi olarak hertürlü aptal şeyi okuyabilirim .ve bana seksi bir kadın fotoğrafı koyarsan ben onu tıklarım.yada sibel can kocasını kimle aldattı bakın tarzı şeyler yazarsan ben oraya bakarım.bu gazete sadece böyle haberler yapmaya başladı.ve sonrada çok okunuyoruz diye başarılı olduklarını sanıyorlar.benim insan olarak bazı zayıf noktalarım var.bunlar seksi fotograflara bakmak sonra aptal ünlüler hakkında salakça şeyler merak etmek gibi.bir gazetenin görevi bu şeyleri daha çok önüme koymak değil bunlardan kurtulmamı sağlayacak adam gibi haberler vermek olmaktır.yanı ben gidip seksi bişiler görmek istesem giderim ona göre sitelere girerim yada ünlülerin salak hayatı hakkında bişiler duymak istersem açarım tv yi.ama ben bir haber okumak istediğimde böyle şeyler görünce anlıyorumki bu gazetenın amacı bana geliştirici bilgilendirici yazılar yazmak değil tersine benim zayıf noktalarımdan yararlanıp beni sömürmek oluyor...ee arkadaşım bu kadar şikayetçiysen okuma ozaman diyen olcak elbette.şimdi sorun benim okumamda değil.hürriyet gazetesi kitleleri etkileyen büyük silahlardan biridir.ben okumasamda hürriyetin okunduğu gerçeği değişmeyecek.bu insanlar yaptığı mesleğin hakkını vermedikleri için kendilerinden utanmaları gerekiyor.para kazanmak istiyorlarsa hertürlü yolla yapsınlar bunu.ama yazı yazarak kendilerine yazar diyerek bunu yapmasınlar.hadi seksi fotoğrafları yada ünlülerin aptal dünyası tarzı şeyleride geçtim birde aldatıcı başlıklar kullanarak içi boş haberler veriyorlar.biliyorlar böyle yapılınca daha çok tıklancağını ondan hertürlü başlığı kullanma hakkı görebiliyorlar.zaytung daki haberlerden hiçbir farkı kalmadı.umarım böyle yaptıkları için bunun bedelini öderler.insanın elinden bişide gelmeyince tek beklentisi hakettiklerini bulurlar demek oluyor.allahımya okadar cok nefret ediyorumki benim zayıf noktalarımdan faydalanmalarından ellerime geçseler çoçuk gibi ağlatana kadar bokunu yiyim abi yapma diyene kadar işkence yapmak istiyorum şunlara.

kadın aldatır erkek aldanır


hani aldatmak diye birşey varya ilişkilerde var işte bilmiyormuş gibi davranmayın.yani aldatma genelde erkeklerin yaptığı birşey olarak kabul ediliyor.oysa durum tam tersi kadınlar daha fazla aldatıyor.şimdi ulan zaten herkes bunu diyor demeyın tamam bılıyorum artık "kadınlar daha çok aldatır" demek bir klişe haline geldi.bunu biliyorum ama ben neden kadınların daha çok aldattığını farklı bir şekilde diyeceğim ya hemen bok atmayın yazıma.belkide güzel yazı olcak bellimi olur.neyse öncelikle aldatmanın kelime anlamına bakacak olursak ortada bir aldatan birde aldanan var demek oluyor.aldatmak karşındakini kandırmak gerçeği ondan saklamak anlamını taşıyor.böyle bakınca aslında erkeklerin yaptığına aldatmak değil pişkinlik diyebiliriz.yani erkekler kimseyi aldatmıyor aslında evet başka bir kadınlada yatıyorum ne olmuş diyor aslında.bunu açık açık söyleyemesede karşıdaki bunu çok iyi anlıyor ve açıkcası hiçde aldanan bir duruma düşmüyor.erkek toplumunda seks yapmak övünülecek bir şey olduğu için erkekler seks olayını pek gizli tutmaz bu yüzdende bu konuda birilerini aldatmak için yeterince tecrübe elde edememiştir.ama kadınlara bakcak olursak ergenliğe girdikten sonra bütün cinsel deneyimlerini en ufak bir şeyi bile herkesten saklı tutmak zorunda kalmışlardır.annesinden babasından kendisinden gizli tutarak bir cinsel yaşam sürdürmüştür en başlarda.şimdi şöyle bir durum var.kadınlar ilk cinsel anılarını gizli tutarak yaşadıkları için bu gizliliğin verdiği heyecanı zevki ilerki yaşlarındada aramışlardır.yani evlenınce kocasıyla istediği özgürlükte cinsellik yaşadığı halde o ilk zevklerini bu cinsel yaşamdan bir türlü elde edemiyor.buda kadını bir yerden sonra tekrar gizli cinsel deneyimler yaşamaya itiyor.ve bu yüzdende aldatmaya yönelebiliyor.kadın daha fazla aldatır demek kadın erkekden daha fazla eşinin dışında biriyle ilişki yaşar demek değildir benim anlattıklarımda.iki tarafta bunu aynı oranda yapar.ama erkek eşini aldatmaz açık açık yapar ama kadın aldatmaktan zevk alır gizli birşeyler yaşamaktan daha çok zevk alır.

büyüyünce ne olcaksın


aklıma gelmişken yazayım.küçükken büyüyünce ne olcaksın diyenlere astronot olcağım güneşe ilk çıkan ben olcağım derdim.sonra biraz düşündümde bu bizim nesille ilgili bir durum mu.birçok yerde karşılaştım ki küçükken bir çok cocuk ne olcaksın dediklerinde astronot olcağım demiş.şimdi benim küçük kuzenler falan var o salakta ben hacker olcağım diyor.küçük kafasıyla hatta senin msnını hacklerim diye tehdit etmişliği bile oldu.neyse garip işte.neden astronot olmayı istedikki oysa olması en zor şeylerden biriydi.ki ben güneşe çıkmak istemişim yahu.ozamanlar olması en zor olan neyse onu seçmek istemiştim galiba.hatırlıyorumda aslında astronotlar hakkında hiç bir fikrim yoktu sadece en zor olduğu için demiştim oysa içimden hep çöpçü olmak geçiyordu.mahalle maçlarını yaptıgımız yollarda çöpçülerin o çöp arabalarının arkasına takılarak o pislikleri toplaması hep ilgimi çekmişti.hepimiz elimizin değmesinden iğrendiğimiz çöpleri çok rahat bir şekilde alıp arabaya atıyorlardı.o çöp arabalarının arkasındaki boru şeklindeki demirlerin neden o çöplükte bu kadar temiz olduğunu düşünürdüm.herşeyiyle benim için gizemli birşeydi çöpçü olmak.işin garibi bloguma çöplük demem acaba bilinçaltımın bana yaptığı bir oyunmu.çünkü ben çöpçü olmak istediğimi bilmeden bu ismi vermiştim.şimdi farkettimde olmak istediğim adam olmak için yazıyorum galiba bu yazıları.keşke en zor diye güneşe çıkmak istemek yerine sadece çöpçü olmak isteseymişim.ozaman belkide istediğim olmadı diye hayal kırıklığına uğrayıp hayallerimi sınırlandırmazdım.en büyük hayalim keşke en çok olmak istediğim şey olan çöpçü olmak olsaydı.şu yaşımda bile çöp arabalarını görünce bir garip oluyorum.galiba bir günlüğüne bile olsa benim bunu yapmam gerekiyor.bu yazıyla bunun farkına vardım=)

never marry a railroad man

hiç bir şey yazma havasında değilim sadece bir şeyler paylaşmayı istiyorum.belki birileri tesadüfen burayı okur ve böyle bir şarkının varlığından haberi yoktur.işte o kimse artık ona hediyem olsun.


başlık yazamama durumu var bende affola

yaşamakta zorlanıyorum dayanılmaz sıkıntılar panikataklar yaşıyorum ama kendime olan saygımı yitirmişim ..."ne sıkıntı yaşarsan yaşa umrumda değil" diyorum kendime.ben bile kendimi takmazken kim bana yaşamayı sevdircek.biri sevdirmeye çalışsa ondan kaçıyorum zaten.derdinmi yok benim gibi böcekle uğraşıyorsun,git hayatını yaşa diyorum içimden.biri beni anladığını göstersin bu seferde bana benzediği için ondanda tiksiniyorum.

One Of Us Cannot Be Wrong

aslında okadar yorgunum o kadar üzgünüm o kadar güçsüzümki sadece aynı şarkının sonundaki gibi sesler çıkarmak istiyorum.ama anlaşılmamaktan korktuğum için istemeye istemeye hislerimi böyle kelimelere döküyorum ,,, aslında hissettiklerimi anlatacak kadar kelime haznem yok,zaten bukadar diplerdeyken kelimeleri bir araya getirmek için verdiğim çaba ikiyüzlüce geliyor..leonard cohen önce güzel güzel derdini kelimelerle anlatmaya çalışmış sonra bir yerden sonra bunun saçmalığını anlayınca o vücudun aslında çıkarmak istediği sesin çıkmasına izin vermiş gibi.belki cidden böyle yaptı belki yapmadı.ama ne güzel bişi ya o son.bende böyle bağırıp derdimi dökmek istiyorum.asıl gerçek anlatcaklarım o çığlıklarda.keşke herkes o çığlıkların o ıslığın dilini bilseydi böyle saçma işlerle uğraşıp ikiyüzlülük yapmasaydım.


"badak" derlermiş benim gibisine



karsi cins ile ilişkilerinde tutuk,cekingen, pasif ve ezik tavirlar sergileyen insan tipine badak denildiğini öğrendim.bu sorunu tek bir kelimeye yüklediklerini görünce biraz şaşırdım.ekşisözlükte okudum böyle bir kelime oldugunu ama daha kimseden duymadım bu kelimenin kullanıldıgını nasıl okunduğunu bile bilmiyorum....şimdi ben badak mıyım diye düşündüm de benim karşımdaki kıza göre değişen tavırlarım var.karşımdaki kızın benden hoşlandığını gördüğümde ne dersem diyim öneminin olmayacağını ben ne yaparsam iyi tarafından bakcağını bildiğim için bir havalara girip şımarık şımarık hareketler yapıyorum. bir götü kalkık tutumlara giriyorum sanki dünyanın en üstün insanıyım havalarına giriyorum.nede olsa hoşlandı her mallıgımı hoş görür diye düşünüyorum ondan rahatım...ama karşımdaki kızın benden hoşlanıp hoşlanmadığını anlamayınca tutuk çekingen pasif tavırlara giriyorum.elim ayağıma dolanıyor.neyse işte bundan sonra badak diyceğim kendime her nekadar tam olarak kendime uyduramasamda hoşuma gitti bu anlatmakta zorlandığım tavırlarımın tek kelimeye yüklenilmiş olmasına

atatürk'ü seviyor musun...iyi kürt kötü kürt...

Şu kürtlük başıma bela oldu hep.ne kadar kendimi kürt türk sorunundan uzak tutsamda ismimden aksanımdan tipimden direk kürt olduğum belli olduğu için insanlar benim ne olduğumu ilk görüşte anlarlar.bu durumdan dolayıda yeni tanıştığım insanlarla garip sorunlar yaşarım.eğer tanıştığım insan kürtse yakınlığı ikimizin kürt olmasından dolayı sağlamaya çalışırlar.iticimiyim hırsızmıyım hırlımıyım komikmiyim ciddimiyim gibi şeyler önemli değildir . nerelisin diye sorulur tamam tipim kürt ama emin olmak ister emin olmaktanda öte benim ben kürdüm demem gerekiyor öyleya kürt olduğum halde kürtlüğü Kabul etmeyen asimile olan insanlarda oluyor.o benim iyi kürtmü kötü kürtmü olduğumu bilmek için bir takım sorular sorar.nerelisin der sizin orda kimler var der böyle açık açık kürtmüsün demeyede korkar nedense.bende işkence olsun diye hep anlamamazlıktan gelip düz mantık cevap veriyorum.adam artık bu işkenceden kurtulmak için en sonunda tu kurmanci dizani*(kurmanci lehçesini bilirmisin?) diye sorar.hala direk kürt olduğumu sormaya tereddüt eder kendince bir yol bulup.kürtlerin bir grubunun konuştuğu kurmanciyi bilip bilmediğimi sorar.bende biliyorum derim başlarız arkadaşlığımıza.arkadaşlığın olmazsa olmazı en başta ve ondan sonra hep kürt türk sorunu hakkında konuşmak bu konu hakkında türklerin tutumunu eleştirmek kürtlerin nasıl davranması gerektiği hakkında fikirler ortaya atmak.herkes democrat herkes özgürlükçü. Bu temel altında siyasi dostluklar yapılır ırkdaşlarımla..gelelim birde türk arkadaşlarıma.türklerle arkadaşlıklarımda en başta sorgulayan nereli olduğumu soran pek olmaz arkadaş oluruz ve anlaştıkmı samimi oluruz .kürt arkadaşlarım ayık kafayla siyaset yapmayı tercih ederken türk arkadaşlarım içince siyaset yapmayı seviyorlar.abi bu kürtler ne istiyor adamlara bak hem vatanımızda yaşıyorlar hem ihanet vay hainler yok bebek katiliciler yok pazarcılar falan filan bir anda ne oluyor lan durumu yaşıyorum.canım arkadasım, kardeşim kadar sevdıgım biricik dostuma bak.ayıkken bu konulardan hiç bahsetmeyen adam bir anda bir duyarlılıkla vatan millet sakarya diyip saydırmaya başlıyor kürtlere.benim kürt olduğumu unutmuş olamaz bu arkadaşım.ama işte içinde artık tutmaktan azap çekiyor böyle zayıf anında ortaya döküyor bilinçaltını.ben tabi alışkınım bu duruma.başıma gele gele sarhoştur ne dediğini bilmiyor diyip devam ederim içmeye şarkıları söylemeye.ama bazı arkadaşlarım var bir şeytanlık yapıyorlar ve beni konuşturmaya çalışıyorlar.abi sen ne dersin bu konu hakkında falan diye sorarlar.bende kürt arkadaşlarım sayesinde öğrendiğim taktiklerle ne yalan söylüyorum nede onları kızdırcak cevaplar veriyorum.herkes özgür eşit olsun falan filan derken.uyanığın biri illa beni yakalayacak bir yerden en sonunda döküyor asıl sorusunu.”atatürkü seviyor musun?”..istersen cevap vermeyebilirsin der bird eek olarak…ha şimdi gelde bu soruya cevap verme… yani adam deli gibi merak ediyor.dayanamayıp soruyor sonrada cevap verme diyor..bana olasılık sorusu soruyor ama cevabının olasılık dahilinde bile olmayacak bir seçeneğini seçip seçmediğimi merak ediyor.

Böyle sorulunca artık arkadaşlıgın bir sınıra geldıgını bılırım ya devam yada burda bıtecek.ya atatürkü sevip iyi kürt olcam ya da sevmiyorum diyip kötü kürt olcam..iyi kürt kime denir iki ırka gore iki zıt anlam taşıyor.neyse bilirimki karşımdaki adam atatürkü çok seviyor.ki bunu anlarım nasıl anlamıyım ki bende onla beraber daha ilk okulda atatürk sevgisiyle büyütüldüm heryerde atatürk vardı .onun o üstünlükleri anlatıldı durdu.üstelik şarışın mavi gözlü karizmatik bir lider.bu adamın atatürkü nekadar sevdiğini bliyorum.birisini sevincede herkesin onu sevmesini istersiniz.birisi hakkında kötü bişi derse direk sinirler atar.bunları biliyorum.ama sorunun atatürkü sevip sevmemek olmadığını nasıl anlatabilirimki.ben atatürkü tanımıyorum bile.yani haksızmıyım ey türk okuyucum benim:D sevsem ne olcak öyle içten hissetmedikten sonra ne değeri olcak.atatürk türkler için çok fedakarlıklar yapmış yılmamış en zor durumlarda cesurca kararlar almış.ama neticede bunu türkler için yapmış.bütün dünya için yapılmış bir şey yok ortada.bütün dünyayı boşver kürtler için birşey yapmamışkı bir kürtten atatürkü sevmesini bekliyorsun.ben senin sevgini anlıyorum saygılıyım atatürkede saygılıyım hakkında hiçbirzaman kötü bir düşüncem olmadı ama içimde bir sevgi yok.benim tarzım değil onun hayatı…sonuçta bir asker ve savaş yapan bir insane…senin gibi siyaset yapmayı seven ,kürt türk diye farklı bakan insanların bir tarafının sevceği diğer tarafın sevmeyeceği biri.ama iki taraftada değilim..bunu anlatmak zor hatta imkansız denersin ama anlamazlar bu soruyu soranla bir daha eski samimiyet yakalanamaz…kürt arkadaşlarım asimile olmakla suçlarken türk arkadaşlarım pkk lı olarak suçlarlar…oysa beni daha çok ilgilendiren konular hakkında konuşmak hayatımı istediğim şeyleri yaparak sizin gibi yaşamak istemiyorum...ben kürt olarak görmüyorum kendimi türk olarakda görmüyorum kendimi.bu kalıplara girince bazı şeyleri kaçırdığımı gördüm.kürt olmadan daha önemli bir sorun olarak niye varım sorusu ilgimi çekti…neden yaşıyoruz neden bir inancımız var neden bir inancımız yok sevgi nedir seks niye bukadar baskın mutluluk nerde gibi daha çözemediğim bir çok soru varken ve aynı bu sorunları yaşayan ve bunları çözemediği için kafayı yemiş adamlara hayranlık duydum ben.dostoyevskiler schopenhauer lar Ingmar bergman ları falan sevdim ben.atatürk olmasaydı sen olmazdın tarzı şeyler beni ilgilendirmiyor.ben zaten var olmak istemedim.ve bu istemediğim şeyi bana sağlayan bir insanı sevmek zorunda değilim.hiç bir duygu taşıyamam bu yüzden.ancak büyük iskendere napolyona saygı duyduğum gibi atatürkede saydı duyarım.ben dostoyevskiyi sevdim hayatın nekadar boktan olduğunu öğrettiği için leonard coheni sevdim melankoliyi tattırdığı için.ben doğmak istemeyip bu dünyaya atılan bir çöplüğüm atatürk benim hayatımı kurtarsa ne olcak vatanı düşmanlardan kurtarsa ne olcak.zaten yaşamayı sevmeyip bunalımlar yaşayan hergün yaşadığıma lanetler eden birisiyken o olmasaydı sende olmazdın demek benim için bir anlam taşımıyor..ben sevmediğim yaşam için kimseye şükredemem.sana leonard coheni seviyormusun ona gore arkadaşlığımı devam ettircem diye bir soru soruyormuyum...sonra bölmekmi istiyorsunuz diye soruyorlar.sonra dtp liler neden böyle yaptı diye soru soruyorlar.sanki kürt olunca dtp den bana gizli bilgilendirme geliyor.bütün olayları kürtler bir yerde toplanıp kararlaştırıyor sanki.ne biliyim ben allala.

Not: eee şimdi ben anlamadım daha açık söylesene şunu atatürkü seviyormusun sevmiyormusun ,net söyle be arkadaş diyen olursa özele gelsinlerJ

bu başlıkla bu yazı ne alaka


bizim sorunlarımız var ,aslında sorularımız var ve cevapları bulmak isterken iç sesimiz bize musallat olur.bizi durmadan sorular sorar.bütün soruları farklıdır ama asıl sorduğu hep aynıdır.aslında der ki "hak ediyor musun?" ,yaşamayı hak ediyor musun...gülmeyi öldürmeyi kötülük yapmayı iyilik görmeyi sınırlarda yaşamayı hak ediyor musun der .bunlar seni yaşadığına inandırır,mutlu eder, mutluluğu hak ediyor musun der.biz bu sesleri duymadığımız zamanlarda yaşamakla meşgul olup yaşamı hissederiz.ama ne kadar duymamazlıktan da gelsek zamanı gelir ve iç sesin kölesi oluruz.sonra sorgulamaya başlarız böleriz çarparız düşünürüz taşınırız....bu düşünceler sorgulamalar bizi yorar başka bir şey yapamaz hale geliriz.bu soruların cevabını bulmaya çalışırken içten gelen bir basınçla nefes almakdta zorlanırız.zamanın böyle çabuk geçmesinden korkarız yapamadıklarımızdan korkarız pişmanlıklar vücudumuza batan dikenler olur.bu zavallı bedenin bukadar acıyı kaldıramıyacağından korkarız.nedensiz diye adlandırdığımız acılar bize kendimizi yok etmek için öğütler verir.ve sonunda kendimize şunu söyleriz."ben hak etmiyorum" .bunlarız haketmiyorum böyle bir acıyı haketmiyorum.böyle bir acıyı hakedecek kadar kötü biri değilim.benden daha kötüleride var ben çok kötü biri değilim deriz.oysa yanılırız aslında.içsesin sormak istediği tek şey vardı.bize "gülmeyi hak ediyor musun" diye sordu biz "ağlamayı haketmiyorum" diye cevapladık.

size baba diyebilir miyim...



.

Şu bir gerçektirki ben çirkin bir çocuktum.yok yok valla öyleydim be. yani daha ilkokul bire giderken kap kara bir cocuktum öyle siyahi afrikalı çikolata rengi yanakları sıkmalık değil pislik karası çöp kamyonlarının bıraktığı o pis suyun asfalta verdiği renk gibi bir karaydı, hertarafında yara kabukları olan hastalıklı bir zayıflık ve saçım kaşımla birleşikti alnım yoktu çöpten çöp toplayan kimsesiz çocuklar kadar bakımsızdım.arkadaşlarımın hepsinin yanakları tombul tombul kırmızı kırmızıydı.ben problem cocuk filmlerinin türk versiyonundaki cafer gibi garip bir tiptim.şimdi çirkindim diyip di li geçmiş zaman kullanınca değiştim şimdi bir görsen beni nekadarda güzel bir insanım anlamına gelmıyor.tabı düzeldi biraz tipim .valla elımden gelenı yaptım beğenecegınız diye paramı elbıselere harcadım sacımı 15 gunde bır düzelttirdim kremlerı sürdüm jöleleri kutu kutu döktüm kafama hiç sevmediğim halde parfüm leri sıktım ayakkabımı sildim kambur yürüyüşümü düzelttim hatta en önemlisi futbolu çocukluğumun oyununu bırakıp basketbol oynadım .sadece bakınca hoşunuza gidiyimde hayatınıza sinekte olsa mide bulandırır durumu yaşatmıyım istedim.ama yapacagım bir şey yoktu.mal ortadaydı ve bu tiple ne yaparsan yap özcan denizin bakım görmemiş halinden öteye gidemedi.son çözüm olarak yüzüme sakalları toplayıp karalığımı sakladım yamuk kafamıda gizlemek için saçımı uzattımda anca birşeylere benzeyebildim..allahtan gerçek halım gözükmüyorda kimseyi çirkinliğimle rahatsız etmiyorum artık.neyse işte çocukluğuma döneyim yine ben freudcanlarım…o zamanlar tipimin böyle herkesten farklı oldugunu çirkin oldugumu bilmiyordum.aslında çirkinliğin ne olduğunu bile bilmiyordum. hiçbir arkadaşıma güzel diye veya şirin diye ve yanakları tombul tombul dıye bır yakınlık duymadım aksine sümüklü ve kel, çirkinlikte benle yarışabilecek serkanı daha yakın buluyordum çünkü ağaca iyi dalıyordu iyi koşuyordu ve kavgadada iyiydi.aşık olduğum kızda sınıfın en çalışkan kızı olan, çirkinlikte benim dişi versiyonum olan bir kızdı.benim kıstaslarım bunlardı bu özellikler etkiliyordu küçük beynimi.ben o yasta oyuncak toplama agaca dalma peşindeydim sonra kavgada top oynamada koşuda ebelemece yakan top gibi oyunlarda hep en iyisi olup başarıdan başarıya koşup bu başarılarımın kaymağını yerken birgün bu başarıların hiç bir işe yaramıyacagını tek işe yarayan şeyin tip oldugunu bilmedigim için cok mutlu bir cocuktum. gün gelcek yüzüme bakan insanlar içlerinden bir hoşlanma dürtüsü yaşamadıkları için beni suçlayacaklarını çirkinliğim ölçüsünde mutlu olcağımı bilmeden güzel güzel yaşıyordum taki o ana kadar.her insanın güzel yada çirkin oldugunu anladıgı bir an vardır.yada bu cidden bir süreç olabilir ve farkedılmedende anlaşılabilir bir şey olabilir.ama ben öyle bir süreçte degılde tek bır olayda anlamıstım. bir keresinde eve iki cocuğuyla bir kadın geldi misafirliğe.hayatımda gördüğüm en koca memeli kadındı.oturduğunda ön tarafta göbek yerine memede bir katlanma oluyordu.çocuklarıyla arkadaş olayım diye gittim oyuncaklarımı getırdım döktüm ortaya sanki onlar yokmuş gibi oynuyorum.onlarda yavaş yavaş yanıma süzüldüler en sonunda üçümüz ortada oynuyoruz babamla annemde misafirle outrup konuşuyorlardı.koca memelı mısafır bır anda lafı döndürdü dolandırdı bana getırdı.ben orda degılmısım gıbı cok rahat bir şekilde babama "senin cocuklarından en çirkini" bu dedi.o anda benim böyle bir sorunum olduğunu anladım.ilk defa birisi benim çirkin olduğumu söylemişti.daha once çok şımarık denılmişti hıc laftan anlamıor söz dinlemiyor annesini üzüyor falan filan bircok şey denmişti ama ilk defa bu sıfat bana söylenmişti.acaba şımarıklık kadar kötü birşeymı dıye düşünürken daha sonradan şımarıklıgın bu sıfat yanında nekadar güzel bir özellik oldugunu anlamıstım.neyse koca memelı böyle dedi babamda güldü bir şey demedi önündeki meyvelerini yemeye devam edıp baska konulardan konusmaya basladılar. aradan bes dakka gectı bıraz once nededıgını unutup yine bana donup babama "senın cocuklarından en cok sana benzeyen bu" dedi.babamda bir anda bozuldu "ılahı fatma hanım biraz once en cırkın bu dedınız sımdıde cocuklarından sana en cok benzeyen bu diyorsunuz ben o kadar cırkınmıyım" dedı.babam ilahi kelimesini kullanmaz da şimdi nerden hatırlayacağım tam olarak ne dediğini.oku işte herşeyi sorun etme.neyse kadın utandı oyle demek ıstemedım falan dedı bunlar gulustu falan.allahımya babaya bak bana benzedıgı ıcın bozuluyor.mılletın babası her bokda aynı bana cekmısım der buda kıme cektı acaba trıplerıne gırdı. karı bana cırkın dıyor sesı cıkmıyor sonra senın bu cocugun sana benzıyor dıyıncede hosuna gıtmıyor papacığımızın.ayrıca kadındaki rahatlıga bakya ben sana "memelerin kaç kilo" diye soruyormuyum... ki ilk baktıgımda aklıma gelen ılk soru buydu kı ben cocugum merak ettıgım her soruyu patavatsızlık yaparak düşünmeden sorma hakkım var oysaki. bu kredıyı bana cocuklugum bıtene kadar vermısler ama o yaşımda bile kırıcı olcağını bılıp sormamısım sen kocaman kadın olmuşsun yetmemiş memelerinide kocaman yapmışsın... cocugun yanında dedıgın seye bak.bırde anlamıyacagımı düşünüp yanımda böyle benle ilgili konuşarak ayrıyetten zekama hakaret etmıs oldu.o zaman anladımki ben çirkinim.belkı daha oncede çirkin oldugumu belirten olaylar yaşadım ama o olaydan sonra daha bir duyar oldum bana çirkin denildiğini.daha sonra başka bir zaman yine bir misafir benim yaşımdaki çocuguyla gelmişti. Çocuğa oyun oynatıyorum ozamanlar ateri yok oyle herkeste vermısım oyna dıye bana dönüp "sen niye bukadar çirkinsin" diye soruyor. arkadaşım manyakmısınız ulan nerden başıma bela oldunuz.cocugum daha ben be bukadar ustume gelmesenıze yavşak güzeller.zorlaçirkin oldugum bılıncını ergenlıge gırmeden ögretmeye calısıyorlar.bır bekleyın daha ergenlıge gırınce burnum kocaman ıgrenc sıvılcelerımle kesmeye korktugum ılk bıyıklarımla ben zaten çirkinliğimin acısını yaşayacağım ama dur bir çocukluğumun tadını çıkarayım . .bu halıme bu kadar tepkı geldıyse ergenlıgımı dusunmeyın bıle.insan ne diyeceğinide bilmiyorki.evet çirkinim lan diyip kendimden uzaklaşıp cocukla bir olup kendimle dalga geçebilsem benim için sorun olmayacaktı.okadar önemlı degıldı çirkinliğim aslında.ama boyle dedıklerınde diyecek birşey yoktu.öyle cevap vermeden o anın geçmesini beklemekten başka birşey yapmak katlanılmazdı sadece.o götde hem çirkinsin diyor hemde aterimi almış bırakmıyor bir kere bile oynayamadım. super marioda nekadar güzel oynadığımı göstersem belki etkılenır benden dıger özellıklerımı severde unutur çirkin oldugumu..ama yok vermıyor ıpne bok gibi ilk bölumde daha ilk çukurdan atlarken ölen adam bana çirkinsin diyor hey allahım.bunun gibi bir kaç olay yaşadım çirkin olduğumu direk yüzüme söyleyen insanlar oldu hep..

bu koca memelı mısafır olayından sonra babamdan biraz soğumuştum.akşam eve gelmesını beklememeye başladım.sürüyle kardeşim vardı onlar beklesın banane. cocukken cok sımarık oldugum ıcın bazıları tarafından sevılıyordum ama ay bu ne sırın dıye sevıldıgımı hatırlamıyorum.takı bırgun arkadasın evıne gıttıgımde oyle bir sevilmeyi yaşadım.arkadaşın babası beni cocuguyle güreştirirdi ben yenincede çikolata alırdı.oda garip bir adamdı çocugunu dövüyorum gözünün önünde gülerdi.işte bana iyi davranırdı bakkala gönderdiginde para üstünü verirdi.belkıde ondan çok sevdim.bir şekılde babamında o koca memelı mısafır olayında bana arka cıkmamasından dolayı bu adama bır yakınlık duydum.aksamları onun işten gelmesını bekledım.herseferınde bır seylerı bahane edıp onların evınde o adamın cocuklarıyla oyun oynardım.sonra birgün artık bu sevgi okadar büyüdüki artık içimde taşıyamadım sevgim doldu taştı vucudumdan bir anda gidip sarıldım adama ve o şimdi keşke olmayaydı dedıgım cumleyı söyledim…ağlamaklı bir sesle ”size baba diyebilirmiyim” dedim…böyle dedim ve bütün büyü bozuldu.ben sanıyorum adamda bana sarılcak.izlediğim sezercik ömercik ayşecik filmlerinde bu sözü kime söylersen adam sarılıp ağlıyordu arkadanda o zaten senin baban diyen bir gözü yaşlı anne oluyordu.ama ben bırak gözü yaşlı anneyi, sadece evet dıyebılırsın dıyen bır adama bıle razıydım.bana sıkıca sarılacak duygusal bır an yaşanacak ve bana evet tabıkıde dıyebılırsın dıycek dıye beklıyorum.ama adam aynı o gun babamın koca memelıye güldüğü gibi bir kahkaha attı.odadakı herkes gülme krizine girdi ben adamın kucagında ağlamaklıyım oysa evet cevabını beklıyorum.herkes karnını tutuyor.aradan diyebilirsin diye sesler duyuyorum ama tamda anlaşılmıyor.işte o anda o adamdanda soğumustum tekrardan babamın aksam eve donmelerını bekler olmuştum. Bu türk filmlerinden duyupta hayatımda uyguladıgım tek klişe değilki neden ödevimi yapmadıgımı soran babama "özel hayatıma karışamazsın" dediğimdede yine yıllar boyunca dalga geçildi benle.sıçayım özel hayatıma o zamanda ne özel hayatım olcağını düşündüysem artık.hala altına yapan banyosunu annesı yapan bır salak çocuktum işte.sadece buda degılkı türk fılmlerı yüzünden dalgaya alınmam. birde ben hep abimin peşine takılırdım onun arkadaşlarıyla gıttıgı yerler oynadıgı oyunlar daha cazip geliyordu.bu yine arkadaslarıyla uzak mahallere gıderken bende arkasına takıldım.ne derse desın takıp edıyorum bunları. vuruyor yere yatırıyor taş atıyor gelme ulan dedikçe ben yılmıyorum devam ediyorum.sonra şerefsiz bir anda bir çözüm buldu.döndü bana” seni kardeşlikten redediyorum” git gözüm görmesin dedi.aha ben bunuda filmlerden duymustum diye düşündüm.hulusi kentmen kızı hülya koçyiğide şöförle evleniyor diye “benim senin gibi bir kızım yok seni evlatlıktan redediyorum”derdi. hulusi kentmeni duyan hülya koçyiğit çok üzülür intihar etmek ister hulusi kentmende bu sözleri söylediği için çok pişman olur.filmin en önemli sahnesiydi ve en dram dolu müziklerin döşendigi andı ve abım işte bu içeriğini tam olarak bilmediğim cümleyi biraz değiştirip kardeşlikten redettiğini bana söyluyordu.bir anda başıma kaynar sular indi derlerya aynısı gibi oldu işte.ağlamam geliyor tutmaya çalışıyorum.gözlerim artık yanıyor en sonunda dayanamadım hüngür hüngür ağladım arkamı döndum koşa koşa eve gittim.anneme bu acıklı durumu anlatcagım.abımın benı kardeşlikten redettiğini söylüyecem oda benim kadar üzülcek belkı aglıyacak dıye beklıyorum.annemı mutfakta buldum corbayı karıstırıyordu.dedım" abım benı kardeslıkten redettı".şöyle baktı yüzümü öyle şey olmaz dedi çorbasını karıstırmaya devam etti.ulan manyak karı ailemizin düştüğü cıkmazın farkında degılmısın artık kardes degılız onla anlasana demek ıstıyorum aglamaktan konusamıyorum.ama kadın öyle olmaz dıyor.oldu işte laf agızdan cıktı birdefa dönüşü olmaz sanıyorum.. aksam abım gelcek benle hıc konusmayacak falan diye düşünürken bı baktım geldı yemegını yedı benı yere yatırdı kafama götüyle oturdu osturdu baktım hiç birşey değişmemiş yine aynı adam.yanı götünden kafama gelen o osturuğu direk hissettim böyle götün içinden geçtiği bütün anları kafama gelen basın değişimlerinden takip edebilmiştim.götün son noktasına gelen gaz bombasının ıkı yanaktan özgürce cıkısını tamamen kafamda hissetmeme rağmen bu sefer hiç ağlamadım.abim beni kardeşlikten redetmedi diye seviniyordum salak salak.bir faciadan kıl payı dönmüştü ailemiz.ulan sezercık ömercik ayşecik cik cik cik...hepinizin alacağı olsun fılmın sonuna nıye uyarı yapmadınız lan "lütfen evde denemeyın bu klişeleri" dıye.


not: yazdım direk buraya geçirdim birsürü anlaşılmaz eksik cümleler oldugundan emınım daha sonra düzelteceğim.yazdıktan sonra hiç canım istemedi düzeltmek.ulan niye açıklama yapma zorunluluğu hissediyorsam buraya kadar okuduysan zaten kurtulmuşsun bu uzun yazıdan dönüp bir daha anca ben okurum ne yazdım yahu diye diye...