şiir sevmek
şiiri sevmiyorum sevemiyorum.ve benim gibi çok insan var.şiiri sevmiyorum demek bir bakımdan ben ayıyım demek gibi bir durummuş gibi üstüme üstüme geliyorlar gibi hissediyorum. evet başıma birşey gelmiyecekse ben şiiri sevmiyorum diyorum ve bu konu hakkındaki suskunluğumu bozmak istiyorum burda.tamam isteyen ayı diyebilir bana ama benimde mazaretlerim var bu konu hakkında.bende herkes gibi anamın karnından sevimli bir bebek olarak çıktım. yani anamdaki karın benim inim değildi. ordan öyle böğürerek bir yandanda böğrüme vura vura çıkmadım.bende herkes gibi ulan ne bu ışık anam anam gözüm acıyor amınıskim ağlayayım baride beni geri soksunlar diye ağlayarak çıktım.yani dediğim gibi şiiri sevmemem daha sonraki zamanlara denk geliyor.öyle bir andada oluşmadı bu şiiri sevmeme durumu.bişiler birike birike bu hale geldim.şimdi hangi nedenlerden hangi anılardan bu hale geldiğimi bütünüyle ele alamam ama aklıma gelen bir kaç anı varki neden şiiri sevmediğim konusunda banada hak verebilirsiniz ve belkide ulan çocuk ayı ama sempatik yada çocuk ayı ama hayat onu ayılaştırmış suçu yok falan diyerekten benide bir nihat doğan gibi benimsemenizi istiyorum.ilk olarak 23 nisanlarda ve 19 mayıslarda okunan şiirler neden oldu.örnek bir şiir vereyim;
Nasıl bayram etmez, sevinmez insan,
23 Nisan bu, 23 Nisan.
Türklük gerilemiş çaresiz kalmış,
Götürmüşken üç kıtaya şeref, şan.
Kalmış bir sultanın keyfine işler.
Nice yıllar olmuş Türkler perişan.
Gittikçe kuvvetsiz, çaresiz kalmış,
Dört yandan üstüne saldırmış düşman.
Milleti yüzüstü bırakıp kaçmış,
Canının derdine düşmüş de Sultan...
Ansızın işlerin başına geçmiş,
Milletin bağrından kopan kahraman...
Başlamış bir ölüm-dirim kavgası,
Sultana isyan bu, cihana isyan
Millet öyle büyük, baş öyle büyük,
Bakmış, parmağını ısırmış cihan...
Ana toprak için al bayrak için,
Tepe tepe gövde, dere dere kan...
Türk hak edince egemenliği,
Açılmış önünde bir şanlı meydan...
böyle bir şiir işte tamda bahsettiğim şiir bu şiir. 23 nisan çocuk bayramı sizin bayramınız dediler eğlenin gülün dediler ama bizi salak salak giydirip o güneşin altında (ki 23 nisan hep güneşliydi ) 2-3 saat böyle şiirler dinleterek bizden şiirleri dinlememizi ve sevmemizi beklediler.birde öğretmenlerimiz yanımızda duruyordu 3 lü sırayı bozmayalım diye diye bizide geriyordu.belimi tuta tuta arada bir çömelip bacaklarımı dinlendire dinlendire işkencenin bitmesini ve o günün en güzel hediyesi olan tatilimin tadını yaşamayı bekleye bekleye o salakça şiirleri dinledim.ve o şiirleri okuyan cocuklarda hep sınıftaki eli yüzü temiz zengin cocuklarından seçilirdi ki o çocuklardanda nefret ettiğim için dinleme isteğim sıfırın altında -273 dereceye kadar iniyordu.o götüm kadar çocuklar birde hocalarının direktifinde bağıra bağıra söylüyorlardıya götelek sanki savaş meydanında william wallece da birazdan süvarilere kılıclarla dalcağız gibi bağırdıkça bağırıyor. evet bu şiir denen şeyle ilk tanıştığım zamanlar oluyor ve gördüğünüz gibi pek iyi bir başlangiç yaşayamadık şiirlerle.
ondan sonra ortaokul zamanları edebiyat hocamızın bok yemeliğinden dolayı şiire karşı ayılaştım.ergenliğe yeni girmişim aşk duygusallıktır had safhada saça çimento döker gibi jöle döktüğüm sokakta yürürken sağımda solumda önümde ki bütün araba camlarını magaza camlarını ayna niyetine kullandığım zamanlar.işte karşı cinse ilgi arttıkça şiirlere bir yönelme isteği oluyor bişiler karalama isteği doğuyor.ama edebiyat derslerinde hocanın okuttuğu o mehmet akif ersoy şiirleri o ziya gökalplar yunus emreler falan benim istediğim o duygusallığı yansıtamıyorlardı.öğretmen zaten şiir okumak için bahane arıyordu her ders önce kendisi büyük bir duygu yoğunluğuyla okuyor.ağzından çıkan her kelimede doğduğu yerin şivesine kayan ağzıyla mücadele eder ve her kelimeden sonra bunu başardığı için sesinde sevincin verdiği bir çoşku giderek dahada belirginleşiyordu.şiiri okuduktan sonra haykırışlarından bozulmuş saçını düzeltir ve yüksek bir gürültüden alkışı bizden alarak yerine otururdu.eğer şiir sevmek böyle bişiyse ben sevemem diye düşünmeme neden olmuştu.hadi onu geçtim birde okuduktan sonra dersin geri kalanında şair burda ne anlatmak istiyor diye diye kafamızı sikmeside ayrı bir soğutma nedeniydi ki ben herseferinde şairin o anlatmak istediği şeyi tutturamazdım. şiir denen şey metaforlardan geçilmiyor adam A kelimesini kullanır sen dersinki burda B kelimesinine gönderme yapıyor.önünde onlarca olasılık var ve şanslıysan şairin o anda neyi düşünerek o kelimeyi kullandığını bulcaksın.şair osturuktan bahsediyor hoca yok osturuktan kastı gökgürültüsüne gönderme yapıyor dedikçe ulan ben anlamıyorum galiba şu şiirden dememe neden oldu.
neyseki o yıllarıda atlatıp artık kendi kararlarımı kendımı vercegım yıllar oldu.hikaye okumayı sevmişim romanı sevmişim geriye bir şiir kalmış onuda hallettimmi en büyük mentaliteden enteliteye kadar bütün herşey benim olcaktı.bir şarkıdaki sözleri sevebiliyorum ,gayetde bende şiir sevebilirim diyerekten kendimi bir daha kandırmayı başardım.benim yaşımdaki sivrilmişler hangi şairleri okuyorsa bende alıyorum onların kitaplarını bukowskileri özdemir asafları.aldım odama koydum ertesi gün baktım ev arkadaşım okumaya başlamış.tam odasına gittim abi şu şiire bak dedi.adam okurken yüzünde öyle bir acı oluştuki başladı okumaya etkili olsun diye vurgulu okumaya çalıştı ama okuduğu adam özdemir asaf olunca nereye vurgu yapacağınıda bilemediği için her kelimeye vura vura okumaya başladı haykırdıkça haykırıyor .onun o okuduktan sonra benden vay be dememi bekleyen ifadesini gördüğümde şiirden dolayı ağlak bir ifadeye dönmeye kasan büzülmüş yüzünün ortasına yumruğu geçiresim geldi. bir şiir bir insanı ne hale getiriyor be arkadaş diye düşündüm ve odadan kitapları almadan cıktım bırdahada sahiplenemedim o kitapları.yok arkadaş ben böyle şiir okuyamam şiiri sevmek vurgulu okumaksa ben yapamam öyle şeyler.
aslında şu anda şiir seviyorum.benimde bir iki okuduğum şair var öyle şiirlerini sevdiğim. ama adını söylemek istemiyorum.çünkü başka bir yazıda o olayında garipliğini anlatmak istiyorum.
3 Yorum:
Ahh kıyamam yauu.. Sen de sevmeyiver nolcak, canın saolsun. Ben de çok sevmem, yüksek sesle okuyandan da haz etmem.. Ama bazı bazı bir nazım, bir de neruda okurum içimden, kendime gelirim.
ben de sevmiyorum!!!!!!sadece roman okuyabiliyorum.ben aynı şekilde tiyatroyu da sevmiyorum aga,nolacak şimdi?
fındık hanımcığım yüksek sesle okuyan zaten başa bela:).hani arkadaşlar toplanır içlerinden biride gitar la bişiler çalar.sonra böyle duygusal bişi çalar ve hepimiz başımız önde dinlemek zorunda kalırızya.o çaldığı şarkı bana göre bok gibidir ama toplum baskısı yüzünden etkilenmiş gibi susarım işte şiiri sesli okumakda öyle bir duygu yaratıyor.yanımda biri sesli okudumu şiiri benim illa şiirden etkilenmiş bir yüz takınmam gerekiyormuş gibi hissediyorum..
ahmet ne olcağımı kalmış sende benim gibi ayısın işte daha ne olsun:)tiyatroyu bende sevmiyorum.ama seveni severim.ama seveni severse biri onu sevmem böyle gider tiyatro sevgim:)
Yorum Gönder